Telefonlardan Çıkan Android

Teknolojiye Farklı Bir Bakış

Her şey Steve Jobs’un 2007 yılında ilk iPhone’u tanıtmasıyla başladı. O zamana kadar hayatımızda yer alan en iyi mobil işletim sistemi Nokia tarafından kullanılan Symbian idi. 2007 sonrasında IOS işletim sistemi hayatımıza girdi ve ilerleyen birkaç yılda rakipsiz olmasının da avantajıyla büyük bir hızla yayıldı. Dünya çapında popüler olan bir şeyin benzerinin yapılmaması imkansızdı ve HTC Dream 2008’de Android işletim sistemini kullanan ilk telefon olarak piyasaya çıktı. O günden bugüne istikrarlı bir şekilde pazar payını arttırarak en çok kullanılan mobil işletim sistemi olmuş durumda.  Son birkaç yılda, yapısının da uygun olması dolayısıyla bu işletim sistemini çok değişik platformalarda görebilmekteyiz.
Genel itibariyle bakacak olursak 2000-2010 yılları arasını mobil iletişimin gelişimi odaklı 2010-2020 arasını ise kişisel eğlence teknolojilerinin gelişimi odaklı değerlendirebiliriz. Bu süreç içinde Android işletim sistemi içeren pek çok eğlence cihazı da piyasada kendine yer edinme çabasına girdi. Tabletlerin dışında, Nvidia’nın Shield isimli mobil oyun konsolu, Rikomagic, Tronsmart gibi markaların set top box denilen HTPC muadili cihazları, bir Kickstarter projesi olarak hayata geçen mini oyun konsolu Ouya, bunların çubuk boyutuna küçültülmüş versiyonları derken son olarak da Philips ve Sony gibi önde gelen TV üreticileri de bazı modellerinin Android içerek şekilde piyasaya sundular.
Android’in bu cihazların içine girmesinin iki temel sebebi var aslında. İlki marketinde barındırdığı yüzbinlerce uygulamanın avantajından faydalanmak. Bu sayede üreticiler cihazlarının içine koyacakları yazılımda hangi özellikleri ekleyecekleri konusunda büyük ölçüde ellerini rahatlatıyorlar. Örneğin Nvidia Shield, kendi yazılımını koymuş olsaydı, ağda paylaşılan medya dosyalarını oynatma özelliğini eklemeseydi insanlardan “keşke bu özellik de olsaydı” serzenişleri alacaktı. Çok talep gören bir özelliği güncelleme ile dağıtmak zorunda kalacaktı. (Tıpkı şu an PS Vita’da olduğu gibi) Diğeri de özellikle TV ler gibi yazılım standardının olmadığı yerlerde ortak bir platform tabanı oluşturmak. (Bunun gerekliliğini de aslında ilk nedene bağlayabiliriz.)
Ürün kategorilerini tek tek inceleyelim isterseniz:
TV’ler;
2000’lerin sonu LCD vs Plazma çekişmesine sahne olurken aynı zamanda HDTV’lerin de alınabilir seviyelere indiği yıllar oldu. Bu dönemde aynı zamanda üreticiler TV ile interneti bir araya getirmeye karar verdiler ki o dönem satılan TV’lerin arkasında muhakkak bir Ethernet portu görmek standart olmuştu. TV’ler internete havalı gözüksün diye bağlanmayacaktı elbette. İnsanların geniş ekranda yaşamak isteyecekleri internete bağlı olmaları gereken deneyimlerini taşımayı amaçlıyordu. O dönem sahip olduğum Samsung UE40C6500 kodlu 2010 model televizyonum da Facebook, Twitter sosyal ağları, AP haberlerini altyazı şeklinde geçiren bir haber uygulaması, Youtube, Dailymotion, Vimeo video uygulamaları ile birlikte Accuweather, BBC haber podcastleri uygulaması vardı. Bu sayı zamanla arttı, birkaç tane rağbet görmeyen internet yayının uygulamaları geldi. İnternet özelliğinin başka bir nimeti olarak DLNA ile ağdaki dosyaları oynatabilme özelliği yer alıyordu. Daha sonra ilerleyen yıllarda yeni modeller çıktıkça üreticiler bu konuya daha fazla eğildiler ve hatırı sayılır derece uygulama TVlere geldi. Bu noktada iki sorun ortaya çıktı. Bu uygulamalardan hangileri gerekliydi. İkincisi de her biri ayrı platform kullanan üreticiler için uygulama geliştirmek ne kadar kolay olacaktı. Fantezi olsun diye bir iki kere haricinde Twitter, Facebook hiç kullandığım bir uygulama olmadı. Diğeri ile ilgili olarak da; başka bir kriteri olmayan kullanıcılar içindeki yazılıma göre TV seçecek hale geldiler. (Bu durum aslında hâlâ da pek değişmiş sayılmaz.) Bu duruma yeni bir boyut kazandırmak isteyen Philips ilk defa TV’lerine Android işletim sistemini yerleştirdi. İlk modelleri pek çok kişiyi tatmin etmese de kullanıcıları memnun eden modeller çıkmaya başladı.
TV’de Android işletim sisteminin en çok reklamı yapılan kısmı TV’lerde oyun oynama üzerineydi.

Dokunmatik ekranlar için tasarlanmış bir işletim sistemi için yazılan oyunların TV kumandası ile oynanması bir sorun oldu. Philips, gamepadleri ve klavyeleri desteklese de dokunmatik oyunların, üreticinin desteği ile kontrolcüleri desteklemesi gerekiyordu. Bu noktada başka bir husus olarak; insanların cep telefonu veya tabletlerinden rahatça oynadıkları oyunları, TV’de binbir zahmet ile oynamaları sorunuydu. Nitekim bunu da yapan olmadı.
Bu kısa tarihçeden sonra deneyimlere bakalım. Evde kullandığım TV bahsettiğim gibi 2010 model ve çağın gerisinde kalmaya başlamıştı. Aslında yapabilme yeteneği olan özelliklerinden değil, bunları yapma hızından dolayı. Öyle ki, film oynatmak için bağladığınız bir  HDD’in en sonundaki dosyaya ulaşmak yarım saatinizi alıyordu. Türkçe altyazı  desteği yoktu. O garip karakterleri görmemek için altyazı dosyalarını Office programları ile düzeltmek yoruyordu. (Hatta bunun için makro bile hazırlamak zorunda kaldım 🙂 Uygulamalarının açılma hızı çok yavaştı …vs Kısaca cihaz 2010 model ama 2005 yılına ait bir bilgisayar performansı veriyordu. (Aslında en başında da bu kadar yavaştı ama türünün ilk örneği olunca kimse buna bir şey demiyordu.) Sonuç olarak yeni bir TV alarak ciddi meblağları gözden çıkarmak yerine Minix Neo X8-h android medya oynatıcısı satın aldım. En başında şunu söyleyeyim; televizyonum bir anda çağa ayak uydurdu. Bu zaman zarfında TV’de kullanılabilecek ne kadar uygulama varsa kurdum, kaldırdım. Açıkça söyleyebilirim ki, cihazda hali hazırda kullandığım uygulamaların tamamına yakına medya oynatma ile ilgili olanlar (MX Player, ES File Explorer, Shuttle, Youtube, Spotify, Kodi, Netflix). Teknoloji duayeni Levent Pekcan’ın bir yorumunda da ifade ettiği üzere kimse, kendisinin özel alanı olan sosyal medya hesabını, tüm ailenin göreceği bir yerde bakmak istemez. Hali hazırda akıllı telefonlarımız, kaybolduğunda maddi boyutu yerine içindeki verilerin başkasının eline geçmesini dert edeceğimiz bir noktaya geldi. Hal böyle olunca aynı şekilde çalışacak bir işletim sisteminin deyim yerindeyse umuma açık bir şekilde kullanılması, tercih edilecek gibi değildi.
Sözün özü, TV’lerin eksikliği uygulama marketi değil. Genel olarak pek çok kişi tarafından tercih edilen güzel medya oynatma yazılımlarının TV’lerde yer alması. Bir de bana en büyüğü, 7.000-8.000 TL’ye varan fiyatlara ulaşan TV’lerin içinde 2010 yılı teknolojisine sahip donanım bulunması. Bugün 3.000 TL verip satın aldığımız amiral gemisi cep telefonu modelleri üst düzey işlemci performansı sunarken, hatta 1000 TL bandında gezen telefonlar bile harikalar yaratırken, TV üreticilerinin bu anlamda aldıkları paraları haketmeleri gerekiyor.
Ouya
Aslında TV’de Android oyunları oynamanın fiyasko olacağının en bariz örneğiydi Ouya. Kickstarter projesi olarak başladı. Büyük heyecan yarattı. Gereken bağıştan fazlası toplandı. TV’ler için belirttiğimiz handikapların aşılması için oyun kontrolcüsü de unutulmadı. Gelgelelim, sadece kendine ait bir markete sahip olması, bu marketin Google hesabımıza bağlı olmaması (Ouya için satın aldığımız bir oyunu cep telefonumuz için de ayrıca satın almamız gerekiyordu.) piyasaya çıkar çıkmaz sonunu getirdi. Dediğim gibi dokunmatik oyunların kontrolcü desteklememesi bu konudaki en büyük handikap. Marketleri ile buna bir çözüm getirme yoluna gitmişler ama yine olmamış. Şahsen fikir ilk başlarda benim de hoşuma gitti. Minik bir kutu hem oyun ihtiyacını görecek hem de akıllı TV sahibi yapacaktı kullanıcılarını.
Aslında tüm cihazlar için şu nokta öne çıkıyor: TV’de oyun oynamak isteyen bir kişi, kıyasla çok daha küçük bir ekran için sistem gereksinimleri belli olduğu için grafik detayları buna göre tasarlanmış ve TV ekranında görüntülenebilmesi için upscale edilmiş oyunları oynamak mı ister yoksa bunun yerine bir Xbox, Playstation veya Nintendo mu alır? Sanırım konsolların popülaritesini kaybetmemesi durumu açıklıyor.
Şunu da ekleyeyim: Artık yeni çıkan cep telefonları, kullanmakta olduğumuz 5 yıllık laptoplardan daha iyi donanımlara sahip. (Microsoft Lumia’larda gördüğümüz Continium özelliği, Meizu Pro’da gördüğümüz, telefonun görüntü arabirimi ile ekrana bağlanması sonunda bilgisayara dönüşmesi) Bu da cihazların çalıştırabileceği oyunların grafik detaylarının kalitesini üstlere çekiyor. Benzer donanımlara sahip android kutulara sahip cihazlara piyasaya sürülürse, o zaman konsolların tahtı sallanmaya başlar. Bu aşamada konsolların en büyük handikapı, donanımsal olarak güncellemenin neredeyse hemen hemen hiç olmaması ki Android cihazlar bu konuda çok çabuk zamana ayak uyduruyorlar. Buna paralel olarak benzere şekilde oyunlar da çalıştıkları platformun özelliklerine ayak uyduruyorlar. Bu şekilde düşünüldüğünde, ouya, minix, tronsmart gibi cihazlar da benzer güncelliği yakalar ve donanımlarını konsollarınkine yakın bir noktaya çekecekleri günleri görürsek o zaman bundan bahsedibiliriz. (Şunu da unutmamak lazım. Konsol üreticileri bu ürün gamının yok olmaması için her zaman oyun yapımcısı firmalar ile anlaşıp bazı şeylerin konsollara özgü kalmasını her zaman sağlamaya çalışacaklar. ) Sonuç olarak, bir kişi evinde otururken cihazından beklentileri artıyor. Ouya gibi cihazlar bunu karşılamaya henüz hazır değil.
Medya Oynatıcılar
Telefon dışındaki en başarılı android cihaz örneklerini bu segmentte görüyoruz. Minix Neo, Tronsmart Vega, Rikomagic gibi firmaların Android çözümleri var. Bu sayede küçük bir yatırımla televizyonlarımzıı Android TV haline getirebiliyoruz. Stick versiyonlar boyutlarından dolayı daha düşük donanımla gelse de iş görür seviyedeler. (Tabi buna oyun oynamak dahil değil elbette) Google Play’de medya oynatan uygulama zenginliğini TV’lere taşımak için büyük bir fırsat. Bununla birlikte milyonlarca uygulamanın olduğu bir markete ne kadar ihtiyaç var bu cihazlarda ? Bu sorunun cevabı hemen hemen hiç olsa da Google Play marketine evimizdeki cihazlardan erişmek güzel. Bunun yanında bu cihazların sahip olacakları kendilerine has yazılımlarla sunacakları sınırlı özelliklerin yerine milyonlarca kullanıcısı olan ve bir işletim sisteminin olması da büyük avantaj.
 
Nvidia Shield
Shield konsolu neredeyse her yeni modelinde form değiştirdi. Tablet oldu Playstation vari konsol oldu. PSP vari el konsolu oldu. Diğer cihazlara benzediği için tablet ve tv konsolu versiyonlarını atlayarak el konsolu modelini ele alalım. Bu cihaz bence harika bir android uyarlaması. Mobil cihazlar için üretilen içerikleri yine mobil bir cihaz üzerinden kullanılmasını sağlayan, üstelik bunu kontrolleri daha da kolaylaştıran gamepad ile yapabilme seçeneği sunan, üstüne bir de HDMI ile görüntü aktarımına imkan tanıyan bir cihaz. Cihazı uzun uzun anlatmak yerine aşağıda Teknoseyir tarafından yapılmış bir inceleme videosu bulabilirsiniz.

Market olarak da ortalama bir cep telefonu kullanıcısı kadar işlevsel hale gelecektir.
Yazıyı noktalarken şunu vurgulayayım: Öyle görünüyor ki işlevsel olsun veya olmasın LCD ekranı olan hemen hemen her cihaz kategorisinde androidi görecek gibi duruyoruz. Bununla birlikte benim şahsi düşüncem, ya Google’ın bu olaya el atarak, Android Wear gibi Andoroid Medya gibi bir andorid formu ortaya çıkarması (Bunun da dokunmatik ekran yerine kumanda ile kontrole uygun olması) ya da 3. parti geliştiricilerin launcher geliştirmesi telefon dışına çıkan Android yazılımını işlevsel hale getirecektir.
_________________
Her hakkı saklıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir