Nisan 2020 ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid – 19 nedeniyle evlere kapandık. Sosyal aktiviteleri asgariye, hatta yer yer sıfıra indirdik. Bu dönemde toplum olarak kafayı yememeyi de pek tabi teknolojiye borçluyuz.
Şubat ayında yapılması plânlanan Mobil Dünya Kongresi’nin iptali, diğer organizasyon iptalleriyle sonuçlanan bir zincirin ilk halkası oldu ve birkaç yıldır alışkın olduğumuz şaşaalı ürün lansmalarının hepsi ya iptal edildi ya ertelendi. Bununla birlikte teknoloji dünyası adeta “biz sizin için burada yenilenmeye ve gelişmeye devam ediyoruz” dercesine yeni ürünleri biz tüketicilerin hizmetine sunmaya devam ediyor.
Bu yeni ürünlerden bazıları; bir süredir kafamda olan bu yazıyı yazabilmek için gerekli malzemeyi sonunda vermeyi başardı. Bu yazıda sahneyi katlanabilir cep telefonları ve tabletler birlikte paylaşıyor.
Bu siteyi takip edenler hatırlayacaktır; bazı yazılarımda akıllı telefon sektörünün artık daha hızlı işlemci ve daha iyi kamera sunmak dışında yapılabilecek bütün yenilikleri tükettiğini, üreticilerin de katlanabilir ekranlar ile yeni bir çıkış aradığını ifade etmiştim. Hatta bununla ilgili bazı firmaların patent başvuruları zaman zaman basına haber olmuştu.
Katlanabilir ekrana sahip telefonlarla en fazla gündeme gelen firma Samsung oldu. Sayılı panel üreticilerinde de olması sebebiyle atılım yapması en muhtemel firma oydu. Nitekim ete kemiğe bürünmüş ilk cihaz Galaxy Fold 2019 yılında tanıtıldı.
Dünya çapında ses getiren bir lansman ile tanıtılmakla kalmayıp, ülkelerdeki bazı tanınmış kişilerin ellerine tutuşturulmuştu. Farklı kullanıcıların ardı ardına cihazın bozuklukları ile ilgili paylaşımlar gelmeye başladı. Samsung kullanıcıların, ekran üzerindeki filmin kaldırılmaması gerektiği halde bu filmi kaldırdıkları için bu arızaların gerçekleştiğini açıklamakla birlikte başka sorunlar da olduğunun farkına varmış olacaklar ki, ürün apar topar piyasadan çekildi.
Hemen hemen aynı dönemde bu cihazlarla adı hiç geçmeyen Huawei de Mate X isimli cihazının duyurusunu yaptı. Samsung’a nazaran daha sessiz sedasız bir tanıtım oldu ve Haziran 2019’da piyasaya çıkmasını bekledik. Samsung’un başına gelenler onların da gözünü korkutmuş olacak ki Mate X’in piyasaya çıkışı ertelendi.
Huawei’nin ortada bir şey yokken cihazı piyasaya sunmaması da eklenince akıllara “katlanabilir ekran teknolojisi henüz yeteri kadar olgunlaşmadı mı ?” sorusunu akıllara getirdi.
2020 yılında ise Samsung Fold cihazı ile ilgili sorunların giderildiğini ve tekrar piyasaya çıkmaya hazır olduğunu duyurdu.
Samsung ve Huawei, farklı ekran katlama yaklaşımları ile ürünlerini tanıttılar. Genel kullanıcı kanaati de Huawei’nin yaklaşımından yana oldu, çünkü Fold cihazı kapandığında oldukça kalın bir hale gelmenin yanı sıra ortadaki menteşe genel estetiği oldıukça kötü etkiliyor. Bunun yanında “always on display” ve buna benzer teknolojiler ile bir bakışta tarih, saat, bildirimler gibi küçük bilgileri görmeye alışkın kişiler için bir ekran daha eklenmiş. Bu da haliyle eski nokia 9000 seri cihazlara adeta bir selam gönderilmiş.
Biz bu cihazları konuşadururken eskinin elektronik devi Motorola, sürpriz bir şekilde, bir zamanların çok beğenilen telefonlarından RazR modelinin katlanabilir ekranlı modelini tanıttı.
Bu model teknoloji dünyasında katlanabilir modeller konusunda en beğenilen cihaz oldu desek yanlış olmaz sanırım. Hatta Samsung RazR’dan kısa süre sonra Flip Z modeliyle benzer bir cihazı piyasaya sürdü.
Buraya kadar olan gelişmeleri değerlendirecek olursak, teknoloji dünyası katlanabilir ekran konusunda arayış içerisinde. Bakıldığında iki farklı tasarım üzerine yoğunlaşma var: normal bir telefonu katlayarak daha da küçük boyutlara sığdırmak veya katlanmış, normal telefon boyutlarındaki cihazların açılarak tablet haline dönüşmesi. Hangi tasarım dilinin tüketici nezdinde kabul göreceğini tahmin etmek zor çünkü bu cihazlar, böbrek sattırma esprilerine konu olan S20+ ve iPhone 11 Pro Max gibi en pahalı cihazların da bir hayli üstünde fiyatlandırılıyor. Yepyeni bir teknolojinin ürün haline gelmesi zaten tüketiciler açısından bir çekince unsuru iken bir de yüksek fiyatlar, satış oranlarını olumsuz etkileyecektir.
Diğer yandan, bu yeni teknolojinin yüzde yüz hazır olmadığı da aşikar. Evet, günün sonunda belki genel kullanımı etkileyecek kadar kusurlar yok ama katlama noktasının ortasında hissedilir bir çizgi görmek pek çok kişiyi de rahatsız edecektir. Bu cihazların uzun süreli kullanımlarda herhangi bir sorun çıkarıp çıkarmayacağını dahenüz bilmiyoruz.
Pek tabi şunu da söylemekte yarar var: bir ekranın katlanır, kıvrılabilir olması, yeterince olgunlaştığında, yeni bir teknolojik milat sayılabilecek kadar büyük bir gelişme. O yüzden AR-GE yatırımı yapılan ve belirli bir olgunluk aşamasına gelmiş bu teknolojinin daha da iyi hale gelebilmesi için kitlelerin eline geçmesi ve uzun vadeli kullanımlar soncunda oluşan geri bildirimlerin analiz edilmesi gerekiyor. Bu nedenle biz tüketicilerin, bu cihazların hayatına entegre olması için biraz zaman tanıması lazım.
Üreticiler tableti katlayıp cebimize sokabilir miyiz diye düşünürken katlanamayan tablet piyasası soyunun devamını sağlayabilmek için ciddi uğraş sarf ediyor. Tabi bu konuda adını zikredebileceğimiz tek firma Apple.
iPad, çıktığı günden beri hem bir teknolojik cihaz kategorisi yarattı hem de o alandaki göz bebeği cihaz olmayı hep başardı. Bugün de Android tabletler ile kıyaslandığında ciddi bir fark var. Malumunuz tablet kategorisi ilk yıllarındaki kadar ateşli bir pazar payına sahip değil. Hatta ilk aldığı tableti kullanan pek çok kişi olduğunu da söyleyebiliriz.
Bunun sebepleri arasında pek çok şeyi saymak mümkün. Her gün yanımızda taşımak için büyük olmaları, dolayısıyla daha az dış etkiye maruz kalmaları ve yıpranmalarının düşük olması onları halen daha çalışır vaziyette tutuyor. Bilgisayar açmayı gerektirmeyecek kadar basit işlemleri yapmada kullanışlılar. Çoluk çocuğu oyalama konusunda ideal cihazlar.
Diğer yandan onları işlevsiz yapan hususlar ise bilgisayarların yanına bile yaklaşamayacak kadar kısıtlı işletim sistemleri yapılabileceklerin sınırlı olması geliyor. Düşük bütçeli bir bilgisayara dahi olan ihtiyacı ortadan kaldıramadığı için lüks bir tüketim haline geliyor. İlk iPad lansmanı ile birlikte Newsstand (Gazatelik) uygulaması da ön plâna çıkarılan uygulamalardan biri olmuştu. Yerli, yabancı ana akım medya nın basılı yayınlarının ortak bir uygulama üzerinden belirli periyotlarla okuyucularla buluşturulmasını sağlayan bu uygulama “Artık gazete, dergi okuma mecranız burası” mesajı veriyordu. Beraberinde “kağıda basılı medyanın sonu mu geliyor ?” başlıklı yazılar gördük. Evet, telefonların minicik ekranlarında fena bir okuma deneyimi yoktu ve çok daha geniş ekranda bir şeyler okumak neden olmasındı.
Ama olmadı. Ekran ışığının gözleri yoran yapısı uzun süreli ve yakından ekrana bakmayı engelleyen büyük bir sorun olarak karşımıza çıktı. Kitap okuma konusunda e-mürekkep teknolojisine sahip okuyucuların bariz öne çıkması bir yana kitapların basılı hallerinin dijital hallerine göre satışları hiçbir zaman gerilemedi. Hatta dijital kitap satışları azalmaya dahi başladı.
Bu gelişmeler bazı firmaların yeni cihazlar aramasına neden oldu. Tabletin pratikliği ile bilgisayarın gücünü nasıl birleştirebiliriz sorusunun cevabı, 360 derece dönebilen ekranlar, klavyesinden ayrılabilen laptoplar olarak karşımıza çıktı. Lenovo Yoga, Microsoft Surface gibi ürünler piyasada satışları ile ses getiren ürünler oldular. Ama yine de 30 yıl önceki laptop tasarımlarının hakimiyetinden bahsetmek hala mümkün.
İlk tanıtımın üzerinden neredeyse 10 yıl geçmek üzere olan iPad için de işler iyiye gitmiyordu. Bu noktada Apple bazı radikal değişiklikler yaparak tablet piyasasına yeni bir soluk getirmeyi amaçladı. 2015 yılında klasik iPadlerin yerine iPad Pro modelini tanıttı. Görece daha güçlü işlemcilere sahip bu cihazlarda Apple ile özdeşleşmiş lightning portu yerine USB Tip – C arabirimi ile veri akışını sağlanıyordu ve bu Apple için önemli feragatlerinden biriydi. Standart bir veri portuna sahip cihaz ile diğer depolama cihazlarını, fotoğraf makinelerini ve müzik enstrümanlarını bağlayarak içerik üretimine izin vermeleri demekti bu. Bunlar da yetmezmiş gibi Pencil ürünleri ile iPad’i dijital bir kağıda dönüştürmeyi hedeflediler. Bu hamleler iPad’in cazibesini arttırmaya yeterli görülmemiş olacak ki ilerleyen modellerde birebir iOS kullanan cihaz için geniş ekranın daha verimli kullanımı sağlayacak ayrı bir işletim sistemi hazırlandı, kamera sistemi arttırılmış gerçeklik uygulamaları için geliştirildi.
Bütün bu çabalar sonuç vermiş gibi gözüküyor. Adobe Photoshop masaüstü sürümü ile iPad’lere gelirken türlü türlü not alma ve çizim uygulaması daha App Store’da yerini aldı. Kullanıcılara “tabletler artık bir içerik tüketim aracı değil aynı zamanda bir şeyler de üretebileceğiniz bir cihaz” mesajı hiç olmadığı kadar net bir şekilde verilmeye başlandı. Hatta Apple ürünü konusunda o kadar iddialı ki “Bir sonraki bilgisayarınız bir bilgisayar değil.” diyerek laptopların yerine aday olduklarını vurguluyor.
Sonuç olarak; katlanabilir ekran teknolojisi emekleme aşamasındayken tabletler yeni bir çıkış yolu bulmuş gibi görünüyor. Katlanabilir ekranların, 10 inch üzeri cihazların yerini ne zaman alabileceğini bekleyip göreceğiz.