Akıllı Telefon Kullanmayı Steve Jobs’a mı Borçluyuz ?

Teknolojiye Farklı Bir Bakış

2007 yılında siyah kazaklı bir adam sahneye çıktı. Daha önce stylus kalemle kontrol edilen bazı telefonları gösterdi. Bunları kontrol etmenin bazı zorluklarından bahsetti. Sonra parmağımız dururken kim stylus ister dedi ve parmaklarını bir telefon ekranı üzerinde kaydırmaya başladı. Bu sürede salonda alkış tufanı kopuyordu. Bu gösteri; şu herkeste olan akıllı telefon modellerinin ilk versiyonuydu.

M. Serdar Kuzuloğlu’nun yazısında bahsettiği gibi yukarıdaki fotoğrafta kendini iphone’la özdeşleştirmeye çalışan Steve Jobs bunda başarılı da oldu. Hatta akıllı telefon devrimi başlatan olarak da..

Peki durum gerçekten de öyle mi buna bir göz atalım.

Steve aslında halka ilişkiler konusunda siyasilere ders olarak öğretilebilecek bir kişilik. Duruşu, konuşması, vurgu tonlama… hepsi en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş davranışların ürünü. Bugün onunla ilgili herhangi bir görüntüyü açtığınızda; Apple lansmanlarında tanıttıkları ürün hakkında çok iddialı sözler sarfettiğini veya bir teknolojik değişimi başlattıklarını yada rakiplerinden iyi olduklarını duyacaksınız. Hatta bilgisayarlarda farklı fontları kullanmamızı bile Jobs’un üniversitede aldığı kaligrafi dersine borçluymuşuz mesela.

Hatta bu algı o kadar başarılı oldu ki, ölümünden sonra Apple’ın eskisi kadar yeni teknoloji ortaya koyan bir firma olmadığında dair yaygın bir inanış doğdu. (Tabi bunun ayrıca boş bir iddia olduğuna burada değiniyoruz. ) Tabi bu iddiaların altının da boş olmaması gerekiyor. Aksi halde zamanında Nokia lansmalarında bağıran Kevin Shields’a bakarak 2011 yılında her yerde Nokia telefon görmemiz gerekirdi. Nitekim bugün Apple profesyoneller tarafından yaygın bir şekilde tercih edilen marka olmayı başardı.

Bakıldığında; şu an, ara modeller hariç, 7. sürümü piyasada olan bir telefon ile aynı adı taşıyor olması nedeniyle akıllı telefonların atası olarak adlandırıyoruz biraz da. iphone’dan sonra kapasitif ekran üzerinden dokunma ile kontrol edilen telefonlar piyasada çabuk bir şekilde yer buldu. Geçiş dönemde, sıkıntı yaşaması muhtemelen kullanıcılar için hem tuşlu hem dokunmatik modeller de pazara sunuldu.

Peki diğer telefonlar da benzer özellikler sunarken neden blackberry, nokia, sony ericsson gibi markalar bugün pazarda yoklar.

Cevabı çok uzaklarda aramaya gerek yok. Neden bir bilgisayar oyuncusu Windows işletim bir sisteminden yana tercihini yapıyor, neden ortalama bir kullanıcı ücretsiz Linux sürümleri dururken Windows’a lisans ücreti veriyor. Ya da neden cep telefonu satın alacak kişi tercihini ios veya android işletim sistemlerinden yana yapıyor… aynı nedenle. Cevap uygulama zenginliği.

Windows’un tercih edilmesinde daha farklı faktörler de devreye giriyor. Bu nedenle linux vs windows ile oyuncuları seçtim örnek olarak.

Bilgisayar oyunlarından hoşlanan biri olarak, yeni çıkan ve hoşunuza giden bir oyunu görüp oynamak istediğinizde, oyunun bilgisayarınızda çalışmaması gibi bir durumu yaşamak istemezsiniz. Beğendiğiniz bir yazılım için de aynısı geçerli. Bundan dolayı, görüp ya da görmediğiniz (ileride çıkacak olanlar da dahil) yazılımları destekleyecek bir platformdan yana tercihinizi kullanmanız kadar doğal bir şey olamaz.

Peki ilk iphone bize ne vaadediyordu ? İşin aslı en önemli vaadi dokunmatik ekrandı. Gerçek tarayıcı deneyimine en yakın internet tarayıcısı, bazı işe yarar internet servislerinin uygulaması ve wifi desteği.

Ekran görüntüsünde de göreceğiniz gibi “App Store” ortalarda yok. Çünkü 3. parti yazılım desteği sonradan bu sisteme dahil oldu. Hatta, pek çoklarınca teknoloji konusunda sensei kabul edilen Steve Jobs bile 3. parti yazılım desteği sunulmasına karşı çıkmış. Art Levison ve Phil Schiller’in ısrarlarıyla bu desteğe sonraki cihazlarda kavuşmuştu.

Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak, Apple’ın bu desteği sunmamaya devam etmesi, diğer telefon üreticilerinin arasında sıyrılmak yerine onlarla çok daha amansız bir rekabet ortamında olmasına neden olacaktı. Çünkü Nokia 5800 Xpress Music ile İphone 2G arasında teknoloji anlamında ciddi bir fark bulmak çok zor. Belki de gelişmiş multimedya özellikleri ile daha cazip bir telefondu.

Peki Steve Jobs, iphone’u iphone hatta ipad’i ipad yapan 3. parti uygulamalara neden karşı çıktı ? Yazıya göre marketin büyük bir çöp yığınına dönüşeceğini düşünüyordu.

Aslında endişelerinde çok da haksız sayılmazdı. Bugün %90’lık bir kullanıcıya hizmet veren Windows işletim sisteminin başı her zaman zararlı yazılımlarla dertte oldu. Yine benzer şekilde pazar çoğunluğunu ele geçiren Android ise yeni yeni durumu toparlamaya başladı.

Ama Jobs’un gözden kaçırdığı, mesai arkadaşlarının ise fark ettiği durum şuydu: elimizdeki cihaz ne kadar çok çeşitli yazılım kullanımına izin verirse bir o kadar işlevsel olacaktı. Bugün bilgisayarları bilgisayar yapan da her türlü amaca hizmet edecek yazılımı yapacak ve bu çalıştıracak bir ortam sunması. Donanımı, boyutu değişse de evimizdeki beyaz eşyadan sokaktaki reklam panolarına kadar bu durum böyle. Bugün de donanımsal anlamda güçlü bir tabletin evimizdeki 10 yıllık dizüstü bilgisayarın yerini alamaması da bu yüzden.

Çeşitli lansmalarda “marketimizde … adet uygulama var.”, “geliştiricilere …$ ödeme yaptık” gibi istatistiklere yer verilir. “Milyonlarca uygulama olsa ne olacak. hepsini telefona mı kuruyorsun” gibi serzenişlerini ifade eden kişiler de oluyor. Onlara Windows Mobile Store’da bir insanın telefonuna kurabileceğinden daha fazla uygulama olduğunu ama pazar payının düşük olduğunu hatırlatarak devam edelim.

Bu bilgileri paylaşmanın iki amacı var: geliştiricilere bizim platformu seçerseniz karlı çıkarsınız ve tüketicilere bizim marketi seçerseniz istediğiniz uygulamayı yükleyebilirsiniz mesajı vermek. Ev alışverişini yapmak için mahalle bakkalına gitmek yerine hipermarkete gitmek arasındaki fark gibi. Tam olarak neye ihtiyacımız olduğunu bilmesek de aklımıza gelen bir ürünü(uygulamayı) bulabileceğimiz bir yerde olmamız çok önemli.

Bakıldığı zaman hem yazılım hem donanım anlamında özelleştirilebilirlik seçeneklerinin olması tercih sebebi oluyor. Oyun konusunda güncel teknolojiyi takip etmek isteyenlerin tercihi ATX Tower kasalardan yana oluyor. Internet Explorer tarayıcısından illallah etmeye başladığımızda imdadımıza yetişen Mozilla Firefox uzun bir süre 3. parti eklenti desteği ile zirvede kaldı. Keza hız anlamında yarattığı fark ile tahtı devralan Google Chrome’da bir eklenti marketine sahip.

Yine linux işletim sisteminin günlük ortalama bir kullanıcının evine girememesini, oyun oynayan birini Windows tercih etmesi de aynı şekilde.

Çünkü bir grup şirket çalışanlarının düşünerek geliştirdiği ürün sayısı ile dünyanın dört yanından onbinlerce kişinin düşünerek geliştirdiği ürün sayısı arasında dağlar kadar fark olacak. Telefonun içinde yer alan dahili GPS modülünü, üretici firma harita uygulamaları için koymayı düşünse de bu modülü kullanan çok farklı uygulamalar başkalarınca geliştirilebilir. Çekilen fotoğrafların görüntü kalitesini arttırmak için kullanılan gelişmiş kamera sensörü başka bir uygulama geliştirici tarafından çok başarılı bir belge tarayıcısına, arttırılmış gerçeklik uygulamasına dönüşebilir.

Genel anlamda bir cihazın yazılım kısıtlarının aşılarak farklı yazılımlar yüklenmesi olarak tanımlayabileceğimiz ama popülaritesi nedeniyle ios cihazlar ile özdeşleşen “jailbreak” kavramını ele alalım: ios’in ilk dönemlerinden bu yana uygulanan bir yöntem aslında Apple’a da ilham kaynağı olmuş durumda. Mesela ios cihazlar arasında görüntülü görüşme imkanı tanıyan Facetime uygulaması ilk başlarda sadece WiFi üzerinden çalışıyor idi ve jailbreak yapılmış cihazlarda hücresel şebeke kullanılarak bu sistemin çalışması sağlanmıştı. Tahmin edeceğiniz üzere daha sonra bu özellik ios tarafından varsayılan olarak geldi.

ios 10 lansmanında bahsedilen konulardan biri de Siri ve Haritaların geliştiricilere açılacağıydı. Böylelikle geliştiriciler, kullanıcıların sesli komutlarla yapmalarına imkan tanımak istedikleri özellikleri uygulamalarına entegre edebilecekler.

Artık sektörün gidişatı da bu yöne kaymış durumda.

Kısaca herşeyin özü market. Bu nedenle hayatımızda bunun olmasını sağlayan perde arkasındaki gerçek kahramanları göz ardı etmeyelim.

________________

Her hakkı saklıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir