Efsane küllerinden doğmak üzere. Peki eski günlerini yakalayabilir mi? Şirketin yeni sahibi HMD Global bir dizi yeni Android telefonlar ile pazara döneceklerini açıkladı.
iPhone’un piyasaya çıkması, mobil cihazlar pazarını alt üst etti. Aslında çıkması patlayacak bir bombanın ilk kıvılcımının ateşlenmesi gibi oldu diyelim. Çünkü ilk iphone modelinin çıkışı ile Nokia’nın teslim bayrağını çekip Microsoft’a satılması arasında 6 senelik bir süre var.
Şüphesiz Nokia’yı pazarda değersiz bir konuma sürükleyen olay, gelişmelere ayak uyduramaması değil, büyüklüğüne güvenip standartları belirlemeye devam eden firma olacağı konusundaki gereksiz ısrarıydı. Herkes için ilk iPhone; uygulama mağazası kavramı hayatlarımızda yer etmediğinden yeni, belki de biraz daha işlevsel dokunmatik bir cep telefonu idi. Türünün ilk örneği falan da değildi. Daha sonra pazara Android de girdi. Bu sırada Nokia da dokunmatik modeller piyasaya sundu. Ama onu hale getiren şey Symbian’da ısrar etmesi oldu. Mobil pazarın gideceği yön az çok belli olduktan sonra da, cihaz markasından bağımsız çalışabilen en popüler işletim sistemine yüz çevirdiğinin tartışma konusu olmaması adına belki de, belki de o sıralar kendisine pazar payı arayışı içinde olan Microsoft’un cazip işbirliği ortaklığı teklifinden dolayı Windows Mobile işletim sistemine geçtiler. Bu işletim sistemi ile çıkarılan telefonlar ile Microsoft’tan aldıkları nakit para da eski günlerine kavuşmalarını sağlayamadı.
En nihayetinde 2013 yılında Microsof tarafından satın alındı. Son dönemlerinde Nokia’da CEO koltuğuda oturan eski Microsoft çalışanı Stephen Elop’un, Nokia başına geçerek değerini zekice hamlelerle düşürdükten sonra Microsoft’un daha uygun bedelle bünyesine katmasını sağladığına ilişkin iddialar da hiçbir zaman eksik olmadı. Geçen süre zarfında Microsoft da Nokia markasını istediği pazar payına ulaştıramadı ve derken Mayıs 2016’da tekrar doğduğu yer olan Fİnlandiya topraklarına Foxconn işbirliğinde döndü.
Biz de bu vesile ile cep telefonu pazarını değerlendirelim, biraz nostalji yapalım istedik.
Şüphesiz ios ve Android yazılımlarının başını yaktığı tek marka Nokia değil. Bir dönemim devlerinden Blackberry, Motorola, Ericsson da tozlu raflarda yerlerini aldılar. İlk 1991 yılında gerçekleştirilen GSM şebekesi görüşmesinden bu yana kendimce cep telefonlarının bazı evrimlerini sıralayacağım.
1 – İlk cep telefonları tuğla gibiydi
2 – Telefonların ağırlıkları makul seviyelere indi.
3 – Telefonlardaki ekran boyutu arttı. (2 grafik satırdan 5 grafik satıra çıktı mesela)
4 – Telefonların antenleri dahili hale getirildi.
5 – Telefonların ekranları renklendi
6 – Telefonlara önce kamera sonra dahili müzik çalar özellikleri eklendi.
7 – Son kullanıcıya hitap eden işlevsel, dokunmatik cep telefonları piyasaya çıktı.
Aralara, kişisel değerlendirmelere göre farklı kriterler de eklenebilir.
Bununla birlikte yazdığım son maddenin piyasaya girdiği tarih olan 2007’den bu yana değişim sıklığının en düşük seviyeye geldiği yılları yaşıyoruz. 2007’de çıkan iphone ile günümüz telefonlarının teknik çizimlerini karşılaştırdığımızda sanırım çok fazla fark göremeyeceğiz.
Bunun sebepleri şu sekilde açıklamaya çalışayım.
iPhone ile hayatımıza giren Andorid’in de büyük katkı sağladığı en önemli yenilik uygulama mağazası oldu. (Tabi ondan önce de, Nokia’nın Symbian telefonlarına çok sınırlı da olsa uygulama yükleme şansımız olmaktaydı.) Bundan önce telefonlar üreticinin belirlediği yazılımlarla geliyor ve yeni bir yazılım, yeni bir telefon özelliği gibi lanse edilip pazarlama aracı olarak kullanılıyordu. Bahsettiğimiz sistem ile yazılımcılar, tıpkı masaüstü işletim sistemleri gibi uygulamalara ev sahipliği yapacak ana yazılımı hazırlayıp geri plana çekiliyorlar. Diğer bütün yük uygulama geliştiricilerin üzerinde. Bu durum beraberinde, sanal da olsa telefonda yenilenmeyi getirmeye başladı. Gelişen bağlantı teknolojilerinin de yardımıyla birkaç yeni özellik ve yepyeni bir arayüz tasarımı ile yeni bir telefon verebilirsiniz müşteriye.
Aslına bakılırsa market mantığının telefonlarda verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayan şey de bağlantı hızlarının önemli oranda artması oldu. Çünkü uygulama gibi dinamik bir yapının kullanılmasını sağlayan şey mobil internet. Sanırım bu dönüşümde aslan payını mobil iletişime vereceğim.
Bu sistem şimdilik çok tuttu. Bu nedenle çıkan her yeni telefon, bir önceki nesilden donanımsal yenilik yerine donanımsal geliştirme olacak piyasaya sürüldü. Temel pazarlama mantığı ise yine aynı kaldı: “Yenisi daha iyi”. Buna gerekçe olarak da cep telefonu pazarının bugüne kadar büyümesini ve artık yeni yeni büyümenin durması noktasına gelmesini söyleyebiliriz. Bunu da, eski nesil telefonların yeni nesil dokunmatik telefonlara dönüşümünün tamamlanmasına bağlayabiliriz.
Hal böyle olunca üreticiler de kafalarındaki yenilikleri hayata geçirme konusunda cömert davranmamayı seçti. Belki de bu listeye 8. madde olarak ekleyeceğim şey katlanabilir ekranlar olacak.
10 sene öncesine göre mobil pazarda farklı olan bir şey daha var. Çinli üreticiler. Her daim fason üretimin yegane adresi olarak bilinen ülke bu konudaki deneyimlerini kendi markaları altında sürdürmeye karar verdi. 2000’li yıllarında başlarında alınabilir telefon üreten markaların sayısı 5-6 tane iken bugün en az 10 tane marka sayabiliriz. Dokunmatik bir panel arkasına gizlenmiş işlemci, bellek, batarya, modem, depolama, kamera standart bir akıllı telefon donanımı oldu ve tedarikçisinden ilgili parçaları toplayan pek çok firma bunu yapabilir hale geldi. Çinli firmalar da kar marjını düşürüp sürümden kazanalım mantığı ile her geçen yıl biraz daha orantısız bir şekilde pahalanarak alınamazlığı artan telefonlar karşısında ilaç gibi karşımıza çıktı. Üreticileri geçtim, bir de işin yazılım boyutu var ki, orası da ayrı bir rekabet cephesi.
Piyasa böyle bir duruma gelmişken Nokia’nın eski günlerini yakalama şansı nedir? Nokia kendisini sattıran farklılıklarını ortaya koyabilecek mi? Hafızalarımızı yokladığımızda, biz önceden neden Nokia telefon alıyorduk diye sorduğumuzda; sağlamdı, kullanımı kolaydı, eğlenceliydi (kendi zil sesimizi besteleyebiliyorduk, hatta sırf bunun için hazırlananan kitapçıklar vardı. Logo ekleme ayrı bir dünyaydı zaten).
Herşeyden önemlisi Nokia yenilikçi pek çok konuda yeni özellikleri, yeni modelde görürdük. Oyun konsolu olan telefon, (üretim anlamında olmasa da) hayatımıza giren ilk fotoğraf çekebilen telefon, sıradışı tasarımlar, carl zeiss lensi ile rakiplerinin önündeki kamerası. O dönemler herkesin ağzının suyu akarak baktığı ve sahip olmak istediği bir modeli mevcuttu.
Günümüzle kıyasladığınızda; yeni yılda çıkan araba modelleri misali belli bir kurala bağlı olarak telefon üretme olayı o zamanlar çok daha esnekti. Bir de üstüne telefonların yazılım yenileme süreçleri yok denecek kadar az olduğundan (planlı eskitme) güncel denebilecek 5-6 telefon modeli bulmak mümkündü.
Nokia bir noktaya kadar değişime iyi ayak uydurdu. Telefonların şu anki akıllı telefon görüntüsüne büründüğü zamanlarda da başarılı modelleri vardı. Bu noktaya gelmelerindeki tek sebep Symbian ısrarı oldu. Tasarım çizgilerinden taviz vermemesi ile nam salmış koskoca Apple bile belli konularda rüzgarın yönüne göre tavır alıyor. (Steve Jobs sağ olsaydı ve şirketin başında olmaya devam etseydi böyle olur muydu bilmiyorum) 4 inç ekran boyutu ısrarından vazgeçtiler. Tablet konusunda 9.7 inç’ten vazgeçtiler.
Telefonlar bu şekle nasıl evrildiler?
Olaya başka açılardan yaklaşalım bir de. Sevgili Barış Özcan’ın güzel bir şekilde değindiği, Instagram’ın logosunun değişimi konusunu biliyorsunuz.
Bahsedilen bir konu da; daha ziyade bilgisayarda oyun oynayan kişilerce tercih edilen cafcaflı, abartılı tasarımlar yerine daha sade tasarımlar geçiş olduğu. Apple’ın ios 10, Microsoft’un Windows 8 ile geçtiği Metro, Google’ın Android 5.0 ile geçtiği Flat Design işte bu akımın etkisiyle çıkan tasarımlar oldu. 2010’dan itibaren 20 sene boyunca etkisini sürdürecek tasarım anlayışı bu olacak belki de, çünkü her geçen gün daha fazla kabul görmeye başladı.
Günümüz telefonlarını da daha önceki yılların modelleri karşılaştırdığımızda benzer bir sadelik olduğunu söylemek söz konusu. Kara kalem çalışmalarını yapsak sanırım farklı bir çalışma görmemiz zor.
Bu konuda başka bir neden daha ortaya atabiliriz. Diyoruz ya; telefonların kullanım şekillerini bağlantı hızlarının artması belirledi diye. Bu da beraberinde bilgiye çok daha hızlı ulaşabilmeyi getirdi. Konuyu bağlamak istediğim asıl noktaya gelirsek; cep telefonlarının bu özellikleri kazanması büyük bir hızla internet içeriklerinin mobil uyumlu getirilmesi çalışmalarını başlattı. Facebook erişiminde mobil sürümün masaüstü sürümü geride bırakması, mobil internet kullanımının yerleşik internet kullanımını geride bırakması, Google’ın arama sonuçlarında mobil uyumlu siteleri ön plana çıkaracağının açıklaması… Bakıldığında, her türlü içerik minyatürleştirilerek önümüze konuyor. Haliyle daha geniş ekran ihtiyacı doğuyor ki bu minyatür içerikleri daha rahat inceleyebilelim. (Taşınabilirlik ve işvelsellik eğrilerinin kesiştikleri optimum noktayı bulup ekran büyüklüğünün ayarlanması farklı bir konu) Dolayısıyla telefonun boyutunun mümkün olduğunca büyük kısmı ekrana ayrılmalı. Kalın parmakları olan kişiler de sorun yaşamasın.
Tasarımı ile ses getiren Xiaomi Mi Mix isimli cihaz da bu durumun abartılmış hali tam olarak. Neredeyse çerçevesiz bir telefon tasarımı oldukça büyük yankı uyandırdı. Bu sayede kullandığımız telefon boyutlarında daha geniş ekran kullanma imkanı yakaladık.
Lafı getirmek istediğim nokta ise, katlanabilir ekranlar gelmeden güncel telefon tasarım konspeti radikal bir değişime uğramayacak. (Katlanabilir ekran konusu kesinliği olan bir konu elbette değil, gerçekleşse dahi başka teknolojilerin hayatımıza girme ihtimali var. ) Bundan dolayı da Nokia diğer rakipleri kadar şansa sahip olacak. İnsanların kafasında yer alan olumlu imajını kullanarak, pisayada yeni yeni adını duyurmaya çalışan Çinli üreticilere karşı bir avantaj sağlayabilir. Tabi kalite ve fiyat anlamında iyi olmak kaydıyla.
Fakat karşımızda Motorola ve Blackberry gibi örnekler de yok değil. Motorola, Google tarafından suyu sıkılıp posası atılan portakal gibi Lenovo’ya satıldı. Lenovo, IBM bilgisayarında yaptığı gibi markayı kendi adına devşirmek yerine Motorola markasını korumayı tercih etti. Sanırım bu da bize marka imajının olumlu katkısını yadsımamamız gerektiğini söylüyor.
Ericsson, Sony ile birleştiğinde en parlak günlerini yaşadı. Bu ortaklık da akıllı telefn rüzgarına ayak uyduramadı. Sonra Sony, Ericsson hisselerini aldı, kendi markası ile telefon çıkarmaya başladı. Keza Blackberry de mobil işletim sistemlerine en çok direnci gösteren firmalardan biriydi ve şu an için çıkardığı Android telefonlara rağmen eski günlerine dönemedi. Nokia’nın sıradışı tasarımları gibi Blackberry’nin klavyeli telefonlarındaki klavye tercih sebebi olmaktan çıktı.
Diyorum ya artık; bu ara çıkan her telefon aynı ve her yeni marka çok da farklı bir şey sunmayacak. Şu gerçeği de ihmal etmemek lazım. Huawei, TP Link gibi ağ çözümleri sunan firmalar da telefon çıkarmaya başladı. (Huawei neyse de) “TP Link, kardeşim bu işlerde sen ne ayaksın” sorusunu soran çok kişi oldu. Öyle tahmin ediyorum ki ortalama bir kişiden veri toplamanın en etkili yolu cep telefonlarındaki bilgileri değerlendirmek. Yoksa piyasada esamesinin okunmayacağını TP Link yetkilileri de biliyordur. Eğer ki Nokia da dahil olmak üzere; “Müşteriden ne kadar veri toplarsak o kadar kârdır” mantığı ile işe girişen firma varsa, eyvallah. Başımızla beraber.
Bunun farkında olan üreticiler farklı tasarım anlayışları getirmeye çalışıyorlar. Pek çok yerde kolay kolay göremeyeceğimiz bazı konsept telefonların yanı sıra LG G5 ve Motorola Moto Z gibi modellerle modüler telefon aksesuarları ile tanıştık. LG’nin denemesi fiyasko oldu denebilir. Ama bu durum Lenovo’yu durdurmadı.
Nokia’nın tekrar bir Finlandiya firmasına satılması bende “Eski Nokia ruhunu yeniden harekete geçirelim” şeklinde bir yaklaşıma sahip kişiler tarafından yenilikçi tasarımlar ile bizi tekrar heyecanlandıracağı umudunu doğurmadı değil. Yine de bu saatten sonra pazarda kendine ayrı parantez açtırabilir mi, çıkaracağı telefonlara bakmak gerekir.
Konu üzerine daha farklı bir yazı yazmak gerekir ama Nokia ya da diğer markaların tekrar efsane olabilmesi için sanırım yegane alternatif pazarda ağırlıklarını hissettirebilecekleri bir işletim sistemi ile mümkün. Apple tek bir telefon ile pazarda bu kadar pay sahibi ise, bunu işletim sistemine borçlu. Ama bu da, en azından bu dönem için, kolay bir şey değil. İşletim sistemi konusunda trendi yakalayamadığı için bu duruma geldiğini söyleyerek eleştirdiğimiz Nokia’ya peki niye tekrar aynısını yapmak gerektiğini söylüyoruz sizce 😃 Bunun cevabı da başka bir yazıya kalsın.
______________
Her hakkı saklıdır.